Vahhabi din adamları, başka Müslümanların da hilafeti geri getirmeyi aklından geçirebildiğini işitince kolayca tahrik olur. Zira derinden besledikleri inanışa göre, kendileri dışında tüm Müslümanlar allahsızdır ve Şeriat ile inanç bağları temelinde yönetilen, çok etnikli, ulus ötesi bir imparatorluk olan hilafeti canlandırma onuruna soyunmaya ehil değildir. Hakiki, saf İslam’ın yegâne temsilcisi olarak kendilerini görürler ve eğer hilafet geri gelecekse itikat ve şeklinin de kendi öncülüklerinde belirlenmesi gerektiğini düşünürler. Dolayısıyla, günün birinde tüm Müslümanların aynı siyasi çatı altında birleşeceği fikrini taşıyan her Müslümanı kötülemeye kararlıdırlar. Birleşme bir gün olacaksa eğer -- ihtimal ne kadar uzak veya gerçek dışı olursa olsun – bunun doğuşu ancak kendi elleriyle olmalıdır.
Günümüzde, hepsi olmasa da bir kısım Müslüman, hilafeti geri getirme hayalini yaşatıyor. Tarihteki halifeliklerin tebaası, hiçbir zaman tüm Müslümanları kapsamadı. Osmanlı halifeliği 1924’te kaldırıldıktan sonra, hilafeti canlandırma projesi bazı Müslümanlar için önem kazandı. Hilafetin yeniden kurulmasını alenen öncelik edinen tek siyasal İslam hareketi, Hizb ut-Tahrir’dir. Usame bin Ladin zamanında El Kaide de kitleleri harekete geçirmek için hilafet fikrini zaman zaman gündeme getirdi. Ancak bu konu, hiçbir zaman El Kaide ideolojisinin merkezinde yer almadı. Müslüman Kardeşler ise hilafetin geri getirilmesini lafta benimsedi, ama ulus ötesi bir hareket olma iddiasına rağmen genelde ulusal projelere odaklandı.