Ana içeriğe atla

Fars’ın satranç tahtasına dönüş

İran’la ABD’nin diyalog süreci, Cenevre süreciyle Batı’nın Suriye’de aldığı yeni istikamet, bumerang gibi dönen Kaide tehdidi ve iç siyasetteki artan baskı Ankara’yı Tahran’la çatışma yerine işbirliğine dayalı rekabet ilişkisine döndürüyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüştü. Tahran'da resmi temaslarını sürdüren Başbakan Erdoğan, Sadabad Sarayı'nda gerçekleştirilen öğle yemeğinde, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile bir araya geldi. Başbakan Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile iki ülke arasında çeşitli alanlarda ikili işbirliği anlaşmaları imzaladı. (Kayhan Özer - Anadolu Ajansı)

Suriye’de çıkmaza giren Türk dış politikasının sivil kanattaki en önemli suflörü SETA’nın Başkanı Taha Özhan, Rusya ve İran’ın Suriye’de vekâlet savaşı verdiğinden bahsedip “Uluslararası siyasi müdahale Baas'a değil adlarına vekâlet savaşı sürdürdüğü aktörlere yapılmalıdır” diye yazdığında Başbakan Tayyip Erdoğan, Tahran’a gitme hazırlığı yapıyordu. Rejim değiştirme planını boşa çıkartan Rusya ve İran’a karşı kızgınlığı yansıtan savruk bir yazıydı. 

Dört gün sonra Başbakan Tayyip Erdoğan, Tahran’da “Kendimizi ikinci evimizde hissediyoruz” sözleriyle bambaşka bir suda yelken açıyordu. Aslında Erdoğan, İran’la her zaman çift yüzlü olagelmiş ilişkilerde Suriye nedeniyle bozulan dengenin tehlikeye giren iyi tarafına yatırım yapıyordu. Nitekim kazan-kazan moduna geri dönmeye karar veren Erdoğan, iki yıl önce 21,8 milyar dolarken geçen yıl 13,5 milyar dolara gerileyen dış ticaret hacmi için 2015 itibariyle 30 milyar dolar hedefini koydu. 10 yıldır müzakere edilen tercihli ticaret anlaşması imzalandı. Buna göre Türkiye, İran'dan ithal edilen bazı tarım ürünlerine; İran da Türkiye'den ithal edilen bazı sanayi ürünlerine tarife indirimi uygulayacak. Ayrıca ticaret, yatırım, ulaştırma, gümrükler, standardizasyon ve ulaşım konularındaki işbirliğini güçlendirmeye yönelik yol haritası kabul edildi. En önemlisi iki ülke arasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin kurulması kararlaştırıldı. Bu konudaki anlaşma, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin şubatta öngörülen Ankara ziyaretinde imzalanacak ve ilk ortak kabine toplantısı gerçekleştirilecek. Türkiye’nin daha önce Irak ve Suriye ile başlattığı ortak kabine toplantıları bölgesel ilişkilerdeki türbülanslar nedeniyle heba olmuştu. 

Suriye’de koşullu yakınlaşma 

Tahran ziyaretiyle ilgili en büyük beklenti Suriye konusunda tarafların birbirine yaklaşma ihtimaliydi. Kameralar önünde Erdoğan ve Ruhani’nin Suriye meselesine fazla girmemesi görüş ayrılığının hala sürdüğüne yoruldu. Erdoğan’a eşlik eden bir yetkili, Al-Monitor’un “Suriye konusunda bir işbirliği zemini oluştu mu?” sorusuna “Suriye krizine üzerine yapılan görüşmelerde yakınlaşmadan ziyade görüş alış verişi oldu diyebiliriz” yanıtını verdi. 

İran tarafında milletvekili Emir Huceste gibi Erdoğan'ın Suriye konusundaki yanlışını fark ettiğini düşünenler olsa da “Türkiye, Suriye konusunda İran’ın dediği noktaya geldi” demek aceleye getirilmiş bir hüküm olur. Ama bir müddet sonra iki çizginin çakışabileceği yeni bir istikametin olduğu da gerçek. 

Yakınlaşma emareleri sayılabilecek iki yeni durumdan söz edilebilir: Türkiye, Suriye rejiminin kefeni yırttığını, Beşar Esad’ın iç savaşla iktidardan indirilemeyeceğini ve Suriye’de Kaide kaynaklı bir terör sorunu olduğu gerçeğini kabul etmek zorunda kaldı. Erdoğan “İslam kisvesi altında hareket eden terörist grupların İslam'la alakası yok. İran’la terör gruplarıyla omuz omuza mücadele edeceğiz” derken Ruhani “Terörizm ve aşırılıkçılığa karşı ortak görüşleri paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. 

Tarafların uzlaşamadığı nokta terörün kaynağı. Türk tarafının aktardığı bilgilere göre, İranlılar “Terör örgütleri saf dışı edilmeden, girişleri, parasal ve diğer destekleri kesilmeden Beşar Esad’ın gitmesinin anlamı yok” görüşünde. Erdoğan’ın buna yanıtı ise şöyle: “Terör örgütleri Esed ile birlikte ortaya çıktı. Yönetim değişikliğine şiddetle ihtiyaç var. ‘Bu terör örgütleri buradan çıkmadan olmaz’ yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Suriye’de bir geçiş hükümeti kurmak suretiyle de bir adım atılabilir. Suriye'de geçici hükümet, bir yandan ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) sayesinde teröre karşı mücadelesini vereceği gibi diğer yandan da ülkeyi seçime götürebilir.” İran’la bir mutabakata varılıp varılmadığı sorusuna Erdoğan “Anlaşabildik diyemem” karşılığını verse de Dışişleri bakanları ve istihbarat şeflerine bu konu üzerinde çalışmak için talimat verdiklerini aktardı. Bu önerinin İran tarafından geldiği ve Türk tarafının da itiraz etmediği belirtiliyor. İşte bu mutabakata giden yolun başlangıcı. İki ülkenin Suriye’deki gidişatla ilgili ortak tehdit söylemini paylaşması işbirliğinin zeminini hazırlıyor. 

İşbirliğinde zorlayıcı faktörler

Türkiye açısından İran’la ortaklığa gitmekte zorlayıcı 4 faktör sıralanabilir:
 
1- Türkiye sınırlarından beslenen Kaide bağlantılı ya da Kaidevari ‘cihatçı’ örgütlerin sadece Suriye değil koşularının da başına bela olması. Suriye’deki durum, Türkiye’yi Afganistan cihadı için sıçrama tahtası haline gelen Pakistan’ın durumuna soktu. Kaide bumerang gibi Türkiye’ye yöneldi. Türk ordusu son olarak Türkiye sınırına yakın Türkmen köyü Çobanbey’i (El Rey) ele geçirmeye çalışan Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) mevzilerini bombaladı. Her ne kadar IŞİD sözcülerinden Abu Layth, “Müslümanlar Türkiye’yi silahsız alacak” diyerek misilleme yapmayacağını kaydetse de güvenlik ve istihbarat birimleri Kaide’nin olası saldırılarına karşı alarm durumunda. 

2- Önce Şam’la kimyasal silahların imhası anlaşması ve ardından Cenevre-2 sürecinin Esad rejimine yeniden uluslararası meşruiyet kazandırması en fazla Türkiye’yi politika değişikliğine zorlayacak yeni ortam yarattı. Artık Batılı ülkeler Şam’a dönmenin yollarını ararken eski politikalarda ısrar etmenin Türkiye’yi yalnızlaştıracağı ve ‘Kaide destekçisi ülke’ olarak etiketlenmesine neden olacağı anlaşıldı. 

3- ABD’nin İran’la başlattığı diyalogun başarıya ulaşması halinde Türkiye, denklemin dışında kalacağından korkuyor. İran’a yaptırımların kalkması halinde komşu ülke olarak doğacak fırsatları kaçırmak istemiyor. İran’la bölgesel rekabetin dozu kaçtığında Irak sahnesinde görüldüğü üzere Türkiye’nin çıkarları açısından kilitleyici etki gösterebiliyor. Çatışmaya değil işbirliğine dayalı bir rekabet her iki ülkenin de çıkarına. Aksi takdirde mezhepçilik gibi bozguncu eski kartlar hızlıca tedavüle girebiliyor. Ruhani’nin eylülde BM Genel Kurulu, geçen haftalarda Davos’ta gördüğü ilgi, benzer bir rüzgârı birkaç yıl öncesine kadar yakalamış olan Erdoğan’ın bigâne kalabileceği bir durum değil. 

4- İç siyasette yolsuzluk dosyaları ve ekonomideki kötü sinyallerin AKP hükümeti üzerinde oluşturduğu baskı. Hükümetin içerdeki baskı artarken aynı anda dış baskıya göğüs germesi zor. Bu çerçevede Erdoğan’ın Brüksel ziyaretinde AB’yle çatışma yoluna girmemesi, Kıbrıs’ta çözüm yönünde yeni inisiyatif kullanması ve Ermenistan’la normalleşme sürecine geri dönme girişimi de İran ziyareti gibi içerde Gezi olaylarından başlayıp 17 Aralık operasyonuyla artan tazyiki dengeleyecek dış açılımlar olarak görülebilir. Erdoğan’ın yolsuzluk dosyaları nedeniyle ‘paralel devlet’ diyerek savaş açtığı eski ortağı Gülen Cemaati’nin İran ve Şii alerjisi, Ankara’nın Tahran’la yakınlaşmasında da tersten psikolojik bir etki yaratıyor. 

Türkiye’nin yüzleştiği bu zorlayıcı faktörler ve İran’ın uluslararası tecritten kurtulma çabası iki ülkeyi bardağın dolu tarafına bakmaya itiyor. 

Bozucu etkiler

Bu faktörler dikkate alındığında Fars Haber Ajansı’nın “İki ülkenin ilişkilerde bölgesel meseleler, özellikle de Suriye konusunda yaşanan farklılıklar nedeniyle gerilime döneminin ardından altın döneme dönmeye çalışıyor” yorumu önemli. 

Ancak son yıllarda ‘yüksek ego’, ‘aşırı güven patlaması’, ‘müdahalecilik’,  ‘mezhepçi refleks’ ve ‘intikam hissi’ gibi Türk dış politikasında sapma etkisi yapan etkenlerin hala direnç gösterdiğini, bu yüzden İran’la işbirliği kanalının da dikenli olduğunu unutmamak gerekiyor. ​

Access the Middle East news and analysis you can trust

Join our community of Middle East readers to experience all of Al-Monitor, including 24/7 news, analyses, memos, reports and newsletters.

Subscribe

Only $100 per year.