Türkiye’yi dışarıdan takip eden analistlerin inandığı bir hurafe var: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün farklı kutuplarda olduğu hatta birbirine rakip olduğu şeklinde bir algı pazarlanmak isteniyor. Bu algı pazarlamasının devamında Abdullah Gül’ün Fethullah Gülen’e ve devlet içinde örgütlü Gülenistlere yakın olduğu imajı oluşturulmak isteniyor. Gülenist medya da ısrarla bunu yapıyor. Gülenistler uluslararası ortamlarda Erdoğan’a karşı olup Gül ile ilişkilerinin çok iyi olduklarını ifade ediyorlar. Bu kesinlikle doğru bir bilgi değil.
Bilakis Gül'e çok yakın bir kaynağa göre 2009 yılında bile Abdullah Gül Gülenistlere çok mesafeliydi. Devlet içindeki Gülenist örgütlenmeye karşı Erdoğan hoşgörülü iken Gül bu duruma 2009’da bile tepkiliydi. Bazı kurumlardaki Gülenist egemenlikten kaygılıydı. Fakat bunu yine yumuşak ve diplomatik bir üslupla söylerdi. Mesela Gülenistlerle eskiden beri çok kavgalı olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Erdoğan’dan çok Gül’e yakın bir isimdir. Türkiye'de her gazetecinin farkında olduğu bu Gül-Atalay yakınlığı bilgisi dış basında hiç bilinmez. Türkiye'deki herhangi bir Güleniste Beşir Atalay'ı sorun anında hakaret etmeye başlayacaktır. Gülenist ideolojide en önemli sözde hakaret kalıbı da İrancı ya da ‘gizli Şii’ sözcüğüdür. Gülenistlerin Fars kökenlilere ve Ortadoğu'nun Şii halklarına yönelik mezhepçi bu tutumu da ayrı bir yazıyı hak ediyor. Bu konuda korkunç çok örnek var... Erdoğan'ın son Iran gezisine yönelik Gülenist tepkiler bile oldukça tuhaf...