İki komşu olarak ‘kontrollü gerilim’ siyasetini elden bırakmadan en az 300 yıldır birbirlerini gayet iyi idare eden Türkiye ile İran, uzun bir aradan sonra ilk kez Mısır’da Muhammed Mursi’ye yapılan darbeye karşı ortak tepki vererek aynı dalga boyuna düştü. Nükleer programa yönelik Amerikan yaptırımları çerçevesinde petrol alımının yüzde 40 düşürülmesi, Malatya-Kürecik’e kurulan NATO kalkanı ve Suriye krizi yüzünden Türkiye, İran’la son yılların en koyu gerilimini yaşıyor. Şimdi Ankara, Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanı koltuğuna oturmasıyla yeni bir sayfa açılmasını umuyor. 11’i devlet başkanı düzeyinde olmak üzere yaklaşık 55 ülkenin Tahran’daki yemin törenine katılması Ruhani’ye kredi açanların Türkiye ile sınırlı olmadığını gösterdi. Ne var ki Ankara ile Tahran arasındaki ‘soğuk savaş’, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde aldığı tören davetine Dışişleri Bakanlığı düzeyinde yanıt vermesine yol açtı. Hatta cumhurbaşkanı ya da başbakan düzeyinde katılım olmaması Türk hükümetinden bir tavır olarak algılandı. Al Monitor’a konuşan kaynaklar “Katılımın düşük düzeyde tutulduğu görüşünü kabul etmiyoruz, daha önceki törenlere Türkiye büyükelçi gönderiyordu” izahatını getirse de gözden kaçan bir durum Tahran’ın ilk kez yabancı devletlere davetiye göndermiş olmasıydı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na “Bu, bir tavır mı?” diye sorulduğunda kararlılıkla bu tespiti reddetti: “Hayır, katiyen. Özel bir anlam yüklememek lazım, katılım düzeyini neye göre belirleyeceksiniz, daha önce örneği yok.”
İkili ilişkilerde Suriye test alanı