Türkiye ile İran’ın Ortadoğu bölgesinin hemen her santimetrekaresinde adı konulmamış bir nüfuz rekabetine girişmiş oldukları bilinmeyen bir şey değil. Yüzyıllardır bu böyle oldu. Jeopolitik heartland’i bugünün Türkiye’sinin Ege’si olan Ancient Greece ile ancient Persia arasındaki “dönemin süpergüçleri çekişmesi”nden beri, yani ilkçağlardan beri bu böyle.
Jeopolitiğin zorladığı bu mücadeleye, 15. Yüzyıl’da Osmanlı-Safevi çekişmesiyle bir de “Sünni güç merkezi” ile “Şii güç merkezi” çekişmesi ve boyutu eklenmişti. İşin ironik yanı, bu, bir yandan da iki Türk hanedan arasındaydı. Üstelik, “etnik saflık” ölçülse, İran’a hükmeden Safeviler –ki, bugünkü Azerbaycan halkının yani Azerilerin tarihi arka planını oluştururlar- siyasi ittifaklar hesabıyla Balkan Hristiyan monarşilerinden ya da Bizans kalıntısı Rum prenslerden kız alan Osmanlı hanedanından pekala daha “Türk” sayılabilirler.