Bir taraftan Filistin davasına sahiplenen diğer yandan İsrail’le iyi geçinmeye çalışan Türkiye, 7 Ekim’de Hamas’ın başlattığı savaş karşısında pozisyonunu dikkatli bir şekilde kalibre etmeye çalışıyor. Kriz Türkiye’nin manevra yapmakta zorlanacağı bir dönemece denk geldi. Bölge ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmeye çalışan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıllar sonra ilk kez geçen ay İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile New York’ta bir araya gelmiş ve kendilerini Ankara’ya davet etmişti.
İlk bakışta Hamas’la yakın ilişkileri nedeniyle Erdoğan yönetiminin köşeye sıkıştığı düşünülebilir. Hatta fırtına dindikten sonra ABD’nin Türkiye’yi Hamas’la bağlarını koparması yönünde daha fazla sıkıştıracağı öngörülebilir. Yine de Batı bloku açısından Hamas’la konuşabilen bir ortağın olması, Türk hükümeti açısından şimşekleri savuşturacak bir paratoner işlevi görüyor. Hamas’ın elindeki yabancı rehineler için arabuluculuk ricasıyla Ankara’da telefonların çalması Cumhurbaşkanı Erdoğan’a beklediği oyunu oynama fırsatı sundu. Ricacı olanlar arasında Almanya da var.
Geçmiş yıllarda Gazze ve Doğu Kudüs’teki gelişmeler üzerine İsrail’e demediğini bırakmayan Erdoğan, bu kez itidalli bir dil kullanarak İsrail ile açtığı yeni sayfayı gözetiyor. Erdoğan, Gazze’de bilançonun ağırlaşmasına paralel olarak İsrail’e biraz daha yüklense de Hamas’tan beklediği desteği esirgedi. Filistinliler biraz gücenmiş gözüküyor.
Ankara’da Filistinli bir kaynak, Al-Monitor’a Filistinlilerin yaşadığı hayal kırıklığını şöyle aktardı: “Hamas dâhil Filistinli örgütler genel olarak Türkiye’nin tutumundan memnun kalmadı. Açıklamalar yetersiz bulundu. İsrail’in Ankara büyükelçisi bile Dışişleri’ne çağrılmadı. Türkiye tepkisini hissettirecek farklı bir adım atmadı. Bu açıkçası Filistinlilerin hoşuna gitmedi.”