15 Temmuz 2016 tarihi Türk demokrasisinde ivmenin aşağıya yönelmesinin iki yönlü göstergesini oluşturdu. Vahap Coşkun’un veciz anlatımıyla, “15 Temmuz, devletin içine sızmış bir grubun demokratik düzene karşı gerçekleştirdiği bir kalkışmaydı. İktidar koltuğunda oturanlar, devletin en kritik organlarının kendi denetimlerinin dışında işlediği ve aslında iktidarlarının büyük oranda ‘göstermelik’ olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar.”
Ne var ki, 16 Temmuz tarihinden itibaren bu duruma karşı alınan ölçüsüz ve hukuk sınırlarını zorlayan tedbirler, bu durum gerekçe gösterilerek atılan otoriter ve keyfi adımlar demokrasiye karşı ikinci bir darbe halini oluşturdular. AKP bu ortamda popülist milliyetçi bir düzenin restorasyonu istikametinde hızla yol aldı ve almaya devam ediyor. 16 Nisan’da halkın onayına sunulacak anayasa teklifinin anlamı da bir bakıma budur.