Türkiye’de toplanan G-20 zirvesinin hemen öncesinde Paris katliamı gerçekleşmeseydi, AKP G-20 zirvesini IŞİD’den ziyade PYD-YPG karşıtı bir lobi sahasına dönüştürmeye çalışacaktı. IŞİD’in bu açıdan Türkiye’nin elini zorlaştırdığı söylenebilir. Ancak Türkiye, IŞİD’in yarattığı dehşetten PKK-YPG karşıtı bir koalisyon yaratmak gibi hayli dolambaçlı çabasını sürdüreceğe benziyor. Nitekim, Tayyip Erdoğan’ın Paris katliamından hemen sonra yaptığı açıklama bunun teyidi niteliğindeydi: “Benim teröristim iyi seninki kötü mantığını bir tarafa bırakmamız gerekir”.
1 Kasım seçimlerinden kendisinin bile beklemediği bir başarıyla çıkan AKP içeride Kürt hareketi başta olmak üzere muhaliflere yönelik basıncı artırırken, Suriye’de de etkin bir rol üstlenmek için harekete geçti. Her şeyden önce Rojava’daki demokratik özerk sistemin kendileri açısından risk barındırdığını ilan eden AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başta Amerika olmak üzere uluslararası koalisyonu yanına çekmeye çalışarak buradaki denklemi kendi lehine çevirmeye yöneliyor. Ayrıca, Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin’i G-20 sırasında Kürtlerle ilişkilerini gözden geçirmeye çağıracağını üstü örtük bir biçimde ifade etmişti.