Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Musul’a ani taarruzu, ABD’nin eğittiği Irak güvenlik güçlerinin de nispeten kansız şekilde bölgeden çekilişi, ülkenin kuzeyinde Bağdat’ın otoritesini iyice zayıflattı. Siyasi boşluk sayesinde Kürtler, toprak iddialarını genişletti ve Başbakan Nuri El Maliki’den petrol ihracatı konusunda istedikleri tavizler açısından avantaj elde etti. Ancak, radikal Baasçı subayların Musul darbesinde oynadığı rol ve bunların IŞİD’le bağlantıları, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni (KBY) önemli güvenlik meseleleri ve siyasi zorluklarla karşı karşıya bırakıyor. KBY, sınırlarındaki aşırılıkçı gruplara karşı şimdi daha geniş bölgeleri ve daha çok insanı korumak durumunda olacak. Bununla da kalmayıp milliyetçi gündemini yürütmek için radikalleşmiş ve belki de Maliki ile Şii gruplardan daha dirençli olacak Sünni Arapların arasında manevra yapmak zorunda kalacak.
Musul’a yapılan saldırı, kimi bakımlardan Kürtler için şanslı bir gelişme oldu. Zira tam da bu aralar KBY petrol ihracat ve gelirleri üzerine Maliki ile yeni bir kavganın içindeydi, enerjideki ortağı Türkiye de uluslararası tahkime verilmişti. IŞİD’in saldırısı, medyanın ilgisini de – en azından şimdilik – başka yöne çekti. KBY, kavga konusu Kürt petrolüyle yüklü bir geminin müşteri bulamadan denizde dolaşmasıyla mahcup duruma düşmüşken, büyük bir siyasi krizin ortasında mültecilere yardım eden, sınırlarını koruyan ve Kerkük’ü ele geçiren muktedir bir yönetim görüntüsü vermiş oldu.