Türkiye'de iki haftadır devam etmekte olan Gezi parkı protestolarının insan hakları bilançosu korkunç bir tablo ortaya koyuyor. Dört kişi hayatını kaybetti. Yedi bin sekiz yüz yirmi iki kişi yaralandı. On bir kişi, atılan gaz fişeklerinin gözlerine isabet etmesi sonucunda gözlerini kaybetti. Altı kişi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Gösterilere katılan on binlerce kişi şu yada bu şekilde polisin aşırı derecede kullandıkları gaza maruz kaldılar. Binlerce kişi göz altına alındı. İnsan hakları örgütlerinin ve olaylara katılanların anlatımlarına göre, özellikle göz altına alma esnasında çok yoğun bir polis şiddeti uygulandı.
Eğer Türkiye'nin bu son iki haftada bir anda 90’lı yıllara geri döndüğünü söylersek abartmış olmayız. Elbetteki bugünün insan hakları bilançosunu, köylerin yakıldığı, insanların sokak ortasında öldürüldüğü 90’lı yıllarla tam olarak mukayese etmek hala mümkün değil. Ama, insan hakları ihlallerinin kitlesel ve yaygın hale gelmesi anlamında bir benzerlikten söz edilebilir. Türkiye yeniden, yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerinin meydana geldiği bir ülke olarak uluslararası toplumun radarına giriyor. Af Örgütünün, İnsan Hakları İzleme Örgütünün Avrupa Parlamentosu ve çeşitli Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserinin ardı ardına insan hakları konusunda yayınladığı uyarılar Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi alanında 90’lı yıllardaki statüsüne geri dönmeye başladığının ilk göstergeleri.