Uzun yıllardır bütçe dengesine ya da “mali disipline” özen göstererek özellikle dış yatırımcılara Türkiye vitrinini parlak gösteren AKP rejiminin bütçe vitrini iki yıldır tozlandı, camı çizildi. Milli gelirin ancak yüzde 1’i tutarında açık verilirken açık katlandı ve yüzde 2’ye çıktı, önlem alınmaz ise yüzde 3’lere çıkma ihtimali de var. Böylece, müzmin döviz bütçesi ya da ödemeler dengesi açığı, daha sık kullanılan deyimle cari açığı olan Türkiye’nin bir de bütçe açığı ortaya çıktı. Buna “çifte açık” diyorlar ve ikisi birden yükseliyorsa, dış yatırımcılar o ülkede riski yüksek görüp yatırıma pek yanaşmıyorlar.
Oysa Türkiye ekonomisinin çarkları, dış kaynak, özellikle de portföy yatırımı da denen kısa vadeli girişlerle, sıcak para ile dönüyor. Sıcak parayı, 20 Eylül ABD Merkez Bankası Fed’in kararları, Türkiye gibi ülkelerden biraz soğuttu. Tüm yerel paralar gibi Türk lirası da son haftalarda değer kaybetmeye başladı ve ABD dolarının fiyatı, ağustos sonunda 3,40 TL’ye kadar inmişken eylül sonunu 3.55 TL’nin üstünde kapadı.