Petrol zengini “Körfezli kardeşler” arasında bir süredir devam eden kriz Haziran ayı başında Katar’ın ablukaya alınması noktasına vardı. Bölgenin “büyük birader”i Suudi Arabistan, yanına Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Mısır, Yemen’de Riyad güdümlü Hadi yönetimini, “bölünmüş” Libya’nın bir kanadını ve Maldivler’i alarak, “asi kardeş” Katar’la diplomatik ilişkileri kesti. Katar’a hava ve deniz sahaları kapatıldı, tüm uçuşlar durduruldu. Katar, Yemen operasyonundan da çıkartıldı. BAE, ayrıca Katar vatandaşlarına ülkeyi terk etmeleri için iki hafta süre verdi.
Suudi Arabistan’ın safında topladığı Sünni İslam ağırlıklı bazı ülkelerin Katar’ı ablukaya almaları karşısında Türkiye’nin Katar yanlısı bir tutum alması, hatta içeride Katar’ı sahiplenen sokak gösterilerinin yapılması, Türkiye bu saflaşmada net tutum alıcı mı sorusunu sordurdu önce. Bu net bir tutum alışsa eğer AKP yönetimi, son zamanlarda ekonomik ilişkilerini yoğunlaştırdığı Katar’ı himayeyi seçerken ablukayı başlatan Sünni bloku karşısına mı alıyordu? Özellikle ekonomik ilişkiler açısından böyle bir lüksü var mıydı? Katar ile ilişkilerin boyutu, ambargocuları gözden çıkaracak kadar büyük müydü? Bu ve benzeri sorular ister istemez Türkiye’nin Körfez ülkeleri ile ekonomik ilişkilerini ve son kriz bağlamında Katar ve öteki saftakiler ile ayrı ayrı ilişkilerini mercek altına almayı gerektiriyor.