Ak Parti 7 Haziran’daki genel seçimlerden bu yana gözle görünür bir şaşkınlık, tereddüt ve sorgulama içinde. Gündemdeki soru malum: Sandıkta yaşanan bu büyük gerilemenin nedeni ne? Partinin 2011 seçimlerinde aldığı yüzde 50’lik oy oranı nasıl oldu da yüzde 41’e düştü? Bu soruya iki farklı yanıt veren iki ana kamp var. Daha zayıf olan kamp çok ihtiyatlı ve saygılı bir şekilde sorumluluğu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakın çevresinin aşırılıklarında arıyor. Daha güçlü ve cüretkar olan diğer kamp ise, ilk kampın Erdoğan’ın büyüklüğünü anlayamayan ve ilk tökezde çözülmeye başlayan potansiyel “hainler”le dolu olduğunu düşünüyor.
Ak Parti’de güçlü bir ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düsturu ve dış dünyaya karşı dayanışma kültürü olduğu için bu iki kamp da kendi aralarındaki gerilimi dışarıya tamamen yansıtmıyor. Biz ise durumu dedikodular ve “off the record” verilen bilgiler sayesinde öğreniyoruz. Bir de bu tartışmanın, AK Parti yanlısı basına nasıl yansıdığını görüyoruz. İki kamptan da keskin kalemlerin (en çok da keskin Erdoğancıların) birbirlerine hitaben yazdıkları öfkeli hatta çoğu zaman kaba köşe yazılarından okuyoruz.