Yirminci yüzyılda, bilhassa da 1970’lerde dünyada kutsal metinleri ataerkil anlayış dışında yorumlayan dini feminist hareketler ortaya çıktı. Batı’daki yaygın kadın hareketlerden farklı olarak bu hareketler din âlimlerine ait metinlere dayalı dinsel söylemler geliştirdi, itikat ve fıkıh çerçevesinde dini yorumlara başvurdu. Sadece Müslümanlara özgü olmayıp Hristiyan ve Yahudi toplumlarında da görülen bu akım, zaman içinde feminist ilahiyat olarak adlandırıldı.
İslam dünyasındaki feminist ilahiyat, laik kesimler nezdinde tartışmalı ve güvenilmez olarak kalsa da yıllar içerisinde toplumları olumlu yönde etkiledi. İslami feminist hareketin ortaya koyduğu fikir ve değişiklikler İslami düşüncenin içinden çıktı ve Batı’dan etkilenmedi. Zira bu tür etkiler Batı dışındaki toplumlarda hassasiyet yaratabiliyor. İran gibi bazı İslamcı yönetimler, kadın hakları konusunda feminist hareketlerin ortaya koyduğu dini anlayış doğrultusunda birçok reformu hayata geçirdi. Suudi Arabistan gibi başka İslamcı yönetimler ise kadının toplumsal konumunu iyileştirecek her türlü reforma katı bir direnç sergiledi.