Adı Ahmet, 80 yaşında. Arap ve Alevi. Hatay’da yaşıyor. Eskiden kamyon şoförlüğü yaparmış. Hikâyesi, Türkiye-Suriye sınırı çizilirken bir elma gibi ikiye bölünmüş ailelerin hikâyesinden farklı değil: “Dedem Yusuf ve kardeşi Şahin, Osmanlı saflarında savaşmak üzere Yemen cephesine gönderilmiş. İkisi de birbirinden habersiz cepheden firar etmiş. Yusuf dedem yaralı olarak kaçmış. İki kardeş Suriye’de tesadüfen karşılaşmış. Şahin dede, yaralı ağabeyini sırtında Antakya’ya geri getirmek istemiş. Yusuf dedem ise kardeşine ‘Sen git, kurtar kendini. Ben daha fazla yaşamayabilirim’ demiş. Şahin dede kardeşini geride bıraktığı için yıllarca vicdan azabı çekmiş. Son nefesinde de ağabeyi Yusuf’un ismini sayıklamış. Yıllar sonra Suriye’den köye bir adam geldi, ‘Benim burada Haddur ailesinden akrabalarım var. Onları bulmaya geldim’ dedi. Yusuf’un oğlu olduğunu söyledi. Gittikten sonra bir daha iletişim kurulamadı."
Ahmet’in torunu, “Lütfen soyadımızı yazmayın. Kaide, Antakya’da dolaşıyor, kritik bir durum. Aile olarak hedef tahtasına oturtulmak istemiyoruz” diye ekledi.